'Ötekinin ötekisi' Müslüman Ermeniler
Türkiye'de pek kimse varlıklarından haberdar değil. Kendileri bile geçmişlerini yeni öğreniyor. Müslüman Ermeniler yaşadıklarını anlattı. Hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından ötekileştirilmekten yakındılar.
Vercihan Ziflioğlu
Muhabir
Türkiye onların varlığını yeni duyuyor. 1915 yılındaki trajik olaylardan kurtulduktan sonra Anadolu'da kaldılar. Yaşamlarını sürdürebilmek için Müslüman oldular. Ama yıllarca çocuklarına bile geçmişlerini anlatmadılar. Çok azı evde kapalı kapılar ardında Ermeni kültürünü yaşadı. Bugün çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşıyor, Türkçe ve Kürtçe konuşuyorlar.
Çoğu aslen Ermeni olduğunu yeni öğreniyor. Aralarında 12 Eylül'de gözaltına alınınca geçmişini askerden duyan da var, babasını kaybettikten sonra Nüfus Memurluğu'nda öğrenen de. Kimi eski imam, kimi emekli öğretmen.
Aradan 99 yıl geçtikten sonra, üçüncü nesil arasında vaftiz olup Hristiyanlığa geçenler oluyor. Ama onlar da din değiştirdiklerini saklıyor. Öyle ki bazıları hem Cuma namazına, hem pazar günü ayin olmasa bile gizlice kiliseye gidiyor. Çoğu Ermenistan'ı görmek istiyor.
Ötekileştirilmekten, yaşadıkları yerlerde toplumsal baskı görmekten şikayetçiler. Hristiyan Ermeniler tarafından dışlandıklarını, Müslümanların ise kendilerine 'dönme' ya da 'gavur' dediğini söylüyorlar.
Al Jazeera, çeşitli illerden gelen, farklı kuşaklardan, değişik görüşlerden Müslüman Ermenilerle Diyarbakır'da görüştü. Evlerinde pişirdikleri yemeklerle, Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin avlusunu doldurdular. Kendi hikayelerini anlattılar.
Medreseye gitti, imamlık yaptı
Hadi Gümüş, 1952 Adıyaman doğumlu. Ermeni kökenli ünlü ABD’li yazar William Saroyan’a benzerliği nedeniyle çevresinde onun ismiyle de anılıyor.
Kur'an-ı Kerim'i iki buçuk ayda hatmeden, medrese eğitimi gören Gümüş, bugünkü durumunu "İsa’yı terk ettik, Muhammed'le de tanışmadan öleceğiz" diye tanımlıyor. Çocukken arkadaşlarının kendisini ‘gavur’, dönme’ diye çağırdığını, o yıllarda bu tanımlamalara bir anlam veremediğini söyleyen Gümüş, Ermeni olduğunu, 1980 askeri darbesinde gözaltına alındığında öğrenmiş.
"Ailem koyu Müslüman'dı. Bizlere dini vecibelerimizi en iyi şekilde yerine getirmemiz için baskı yapıyorlardı. Babam Müslüman bir din adamıydı. 22 yıl medrese hayatım oldu, beş yıl imamlık yaptım. Biz kraldan çok kralcı olmaya çalıştık. Üç şey üzerinden konuşulmasını solcu görüşüm nedeniyle hiç sevmezdim, hâlâ da sevmem. Bunlar din, dil ve ırk. Beni gözaltına aldıklarında ‘Dönme, senin Ermeni olduğunu biliyoruz, konuş' dediler. 'Hayır biz Müslümanız, Ermeni değiliz' dedim fakat benimle dalga geçtiler. Bir yandan Ermeni olduğum gerçeğiyle yüzyüze geldim, diğer yandan bu kimlik beni örgüt suçlamasından kurtardı."
Hadi Gümüş, Ermeni olduğu ortaya çıkınca hem sevdiği kadını hem de çok sevdiği mesleği öğretmenliği kaybettiğini söyledi. Ailesinin geçmişini araştırdığı için kendi ablasından bile baskı gördüğünü gözyaşları içinde anlattı.
"Bana Ermenilerin gaddar, zalim, arkadan vuran insanlar olduğu öğretildi. Gerçek kimliğimi öğrendiğimde, 'Peki ben şimdi bunların hepsi miyim?' diye sordum kendime. Fakat bu travmayı çabuk aştım. Kimliğimi araştırdıkça Ermeniliğin utanılacak değil övünülecek bir şey olduğunu gördüm. Ailem baskı yaptı, ablam ‘Sen bizim şerefimizle oynadın, kızlarım evde kalacak’ dedi. Aşık olduğum kadın, kimliğim nedeniyle ‘Seni çok seviyorum ama…’ deyince ondan ayrılmak zorunda kaldım. Milli Eğitim Bakanlığı, 'Ermeni kökenlidir, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı kalamaz' dedi, çok sevdiğim mesleğime devam edemedim."
Yazar William Saroyan’ın sözlerine atıfta bulunan Gümüş, "İstesek de istemesek de biz Ermeniyiz" dedi. Hem Müslüman hem de Hristiyan Ermeniler tarafından sürekli dışlanmaktan yakındı, Ermenilere seslendi.
"Bizi anlamak için bizim yaşadıklarımızı yaşamanız gerekir. Ben öleyim mi Müslüman mı olayım? Ya ölümü ya Müslümanlığı tercih edecektim. Benim Ermeniliğime siz mi, Patrikhane mi, yoksa yüz yıldır en büyük acılara maruz kalan ben mi karar vereceğim. ‘Keşkeler’ olmasaydı, bu yaşananlar hiç olmasaydı, biz ‘keşke’lere mahkum kaldık, Allah kimseye yaşatmasın."
Müslüman olmasına karşın zamanının büyük bölümünü kilise avlusunda geçirdiğini söyleyen Hadi Gümüş, "Kültürümü burada algılamaya çalışıyorum. Burası bana huzur veriyor" diye konuştu. Artık Müslümanlığın gereklerini de yerine getirmediğini söyledi. Gümüş, Hristiyan Ermeni ayinini çok merak ettiğini anlattı.
"Öldüğünüzde Müslüman mı yoksa Hristiyan geleneklerine göre gömülmek istersiniz?" sorusuna ise "Beni Hristiyan olarak gömecek biri yok ki. Tanrı katında vereceğim en büyük hesaplardan biri de bu olacak. Ben kimim, ben neyim" diye cevap verdi.
Gümüş, 1915 olayları içinse, "Acıların en büyüğünü çekmiş olan bizler söylüyoruz; kanı kanla yıkamamalıyız, gelecek için mücadele etmeliyiz" dedi.
'Bozulmuş yoğurt muamelesi yapıyorlar'
Vaftiz olmaya hazırlanan 34 yaşındaki Mustafa, güvenlik kaygısı ve aile baskısı yüzünden soyadını vermek istemedi. Rüyasına giren dedesi sayesinde Ermeni olduğunu öğrendiğini anlattı.
"Dedem rüyamda 'Benim yeşil kitabımı bul' dedi. Rüyadan çok etkilendim, aileme sordum. Önce böyle bir kitap olmadığını söylediler. Fakat ısrarım üzerine birkaç ay sonra kitabı bana verdiler. Ermeniceydi, okuyamadım. Sonradan onun bir İncil olduğunu öğrendim. Kitabın her sayfasına dedem aile bireyleriyle ilgili notlar almıştı. Gerçek adının Stepan olduğunu da oradan öğrendim."
Mustafa'ya göre, İstanbul'daki Ermeniler kendilerini dışlıyor, diyasporadakiler de Türkiye’ye karşı siyasi malzeme yapıyor.
"Bizlere bir yandan bozulmuş yoğurt gibi davranıp dışlıyorlar. Camiye girsem Müslümanlar arkamda namaz kılmıyor, Ermeniler bana sahip çıkmıyor. Ötekinin de ötekisiyim. Hristiyan Ermeniler ellerinde imkanları, okulları, kitapları varken onlara sahip çıkmıyor. Ben büyük mücadelelerle Ermeniceyi, kültürümü, müziğimi öğrendim. Sorarım kim daha az ya da daha çok Ermeni"
Mustafa, 1915 olaylarından sonra hayata küsen Ermeni etnomüzikolog Gomidas’ın müzikleri üzerine çalışıyor. Bir Ermeni ile evlenmek, çocuklarını da Hristiyan olarak yetişitirmek istiyor.
Babasının adını öldüğünde öğrendi
Emekli İngilizce Öğretmeni Rahime Karakaş, Elazığ’ın Harput ilçesinden. Ermeni olduğunu, babasının ölümünden sonra nüfus kayıtlarından öğrendiğini söyledi.
"Babamın gerçek adının Sarkis olduğunu nüfus kayıtlarında gördüm. Gerçek isminin üzeri çizilmişti. Bu gerçeği öğrenince babama kimliğimizi gizlediği için çok kızdım. Mezarına gitmiyorum, gidemiyorum."
Karakaş da benzer şikayetleri dile detirdi. "Kürtler sosyalist geçinip bizi eziyor, Ermeniler Müslümanlaştığımız için bize sahip çıkmıyor peki biz ne yapalım?" dedi.
Yıllar sonra vaftiz oldu
Abdülgaffur Türkay, vaftiz olup Ohannes adını almış. Nüfus cüzdanındaki din hanesinde de artık Hristiyan yazıyor. Türkay, Diyarbakır’daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin yönetim kurulunda. Müslüman Ermenilerin birbirlerini çok iyi tanıdığını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da binlerce Müslüman Ermeni olduğunu söyledi. Evliliklerin birbirleri arasında gerçekleştiğini anlattı. Türkay da toplumsal bakıyla karşı karşıya olduklarını söyledi.
"Biz gerçek kimliğimizi gizlesek de onlar bize kim olduğumuzu unutturmuyorlar. Biz kılıç artıklarıyız. 100 yıldır öylesine büyük bir asimilasyon yaşıyoruz ki dilimi, dinimi, kültürümüzü bilmiyorum. Herşeye silbaştan başlıyorum"
Türkay, Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi’ne hala bir papaz atananamış olmasından yakındı ama "Patrikhanenin de kabahati yok. Çünkü İstanbul'daki kiliselerde bile ayin yapacak papaz yok. Çünkü Türkiye’de ruhani yetiştirebileceğimiz bir kurum yok" dedi.
Genç kuşak temkinli
Yaşları daha genç olan Müslüman Ermeniler ise yine güvenlik ve gelecek kaygısıyla kimliklerinin saklı tutulmasını istedi. Diyarbakırlı 22 yaşındaki F.A. beş vakit namaz kıldığını fakat pazar günleri de kiliseye gittiğini söyledi. "Camide arkamda namaz kılmıyorlar. Çünkü biz ne kadar gizlersem gizleyeyim, kim olduğumuzu biliyorlar" dedi. F.A. "Sakal bıraktım, elimde Kur'an ile geziyorum. Beni kendileri gibi sansınlar istiyorum. Aksi taktirde evlenemem, aile kuramam. Yaşamı bana zindan ederler" diye de ekledi.
Şırnak’tan gelen Halide’yse 19 yaşında. Başörtüsü takıyor, "Biz Elhamdüllah Müslümanız" diyor. Halide, Ermeni kimliğiyle ilgili ise "Ne olduğumun, kim olduğumun farkındayım. Fakat bu gerçeği bir yandan da unutmak zorundayım. Yoksa bu ortam yaşamamıza müsaade vermez, bizi barındırmazlar" diye konuştu.
Çoğu aslen Ermeni olduğunu yeni öğreniyor. Aralarında 12 Eylül'de gözaltına alınınca geçmişini askerden duyan da var, babasını kaybettikten sonra Nüfus Memurluğu'nda öğrenen de. Kimi eski imam, kimi emekli öğretmen.
Aradan 99 yıl geçtikten sonra, üçüncü nesil arasında vaftiz olup Hristiyanlığa geçenler oluyor. Ama onlar da din değiştirdiklerini saklıyor. Öyle ki bazıları hem Cuma namazına, hem pazar günü ayin olmasa bile gizlice kiliseye gidiyor. Çoğu Ermenistan'ı görmek istiyor.
Ötekileştirilmekten, yaşadıkları yerlerde toplumsal baskı görmekten şikayetçiler. Hristiyan Ermeniler tarafından dışlandıklarını, Müslümanların ise kendilerine 'dönme' ya da 'gavur' dediğini söylüyorlar.
Al Jazeera, çeşitli illerden gelen, farklı kuşaklardan, değişik görüşlerden Müslüman Ermenilerle Diyarbakır'da görüştü. Evlerinde pişirdikleri yemeklerle, Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin avlusunu doldurdular. Kendi hikayelerini anlattılar.
Medreseye gitti, imamlık yaptı
Hadi Gümüş, 1952 Adıyaman doğumlu. Ermeni kökenli ünlü ABD’li yazar William Saroyan’a benzerliği nedeniyle çevresinde onun ismiyle de anılıyor.
Kur'an-ı Kerim'i iki buçuk ayda hatmeden, medrese eğitimi gören Gümüş, bugünkü durumunu "İsa’yı terk ettik, Muhammed'le de tanışmadan öleceğiz" diye tanımlıyor. Çocukken arkadaşlarının kendisini ‘gavur’, dönme’ diye çağırdığını, o yıllarda bu tanımlamalara bir anlam veremediğini söyleyen Gümüş, Ermeni olduğunu, 1980 askeri darbesinde gözaltına alındığında öğrenmiş.
"Ailem koyu Müslüman'dı. Bizlere dini vecibelerimizi en iyi şekilde yerine getirmemiz için baskı yapıyorlardı. Babam Müslüman bir din adamıydı. 22 yıl medrese hayatım oldu, beş yıl imamlık yaptım. Biz kraldan çok kralcı olmaya çalıştık. Üç şey üzerinden konuşulmasını solcu görüşüm nedeniyle hiç sevmezdim, hâlâ da sevmem. Bunlar din, dil ve ırk. Beni gözaltına aldıklarında ‘Dönme, senin Ermeni olduğunu biliyoruz, konuş' dediler. 'Hayır biz Müslümanız, Ermeni değiliz' dedim fakat benimle dalga geçtiler. Bir yandan Ermeni olduğum gerçeğiyle yüzyüze geldim, diğer yandan bu kimlik beni örgüt suçlamasından kurtardı."
Hadi Gümüş, Ermeni olduğu ortaya çıkınca hem sevdiği kadını hem de çok sevdiği mesleği öğretmenliği kaybettiğini söyledi. Ailesinin geçmişini araştırdığı için kendi ablasından bile baskı gördüğünü gözyaşları içinde anlattı.
"Bana Ermenilerin gaddar, zalim, arkadan vuran insanlar olduğu öğretildi. Gerçek kimliğimi öğrendiğimde, 'Peki ben şimdi bunların hepsi miyim?' diye sordum kendime. Fakat bu travmayı çabuk aştım. Kimliğimi araştırdıkça Ermeniliğin utanılacak değil övünülecek bir şey olduğunu gördüm. Ailem baskı yaptı, ablam ‘Sen bizim şerefimizle oynadın, kızlarım evde kalacak’ dedi. Aşık olduğum kadın, kimliğim nedeniyle ‘Seni çok seviyorum ama…’ deyince ondan ayrılmak zorunda kaldım. Milli Eğitim Bakanlığı, 'Ermeni kökenlidir, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı kalamaz' dedi, çok sevdiğim mesleğime devam edemedim."
Yazar William Saroyan’ın sözlerine atıfta bulunan Gümüş, "İstesek de istemesek de biz Ermeniyiz" dedi. Hem Müslüman hem de Hristiyan Ermeniler tarafından sürekli dışlanmaktan yakındı, Ermenilere seslendi.
"Bizi anlamak için bizim yaşadıklarımızı yaşamanız gerekir. Ben öleyim mi Müslüman mı olayım? Ya ölümü ya Müslümanlığı tercih edecektim. Benim Ermeniliğime siz mi, Patrikhane mi, yoksa yüz yıldır en büyük acılara maruz kalan ben mi karar vereceğim. ‘Keşkeler’ olmasaydı, bu yaşananlar hiç olmasaydı, biz ‘keşke’lere mahkum kaldık, Allah kimseye yaşatmasın."
Müslüman olmasına karşın zamanının büyük bölümünü kilise avlusunda geçirdiğini söyleyen Hadi Gümüş, "Kültürümü burada algılamaya çalışıyorum. Burası bana huzur veriyor" diye konuştu. Artık Müslümanlığın gereklerini de yerine getirmediğini söyledi. Gümüş, Hristiyan Ermeni ayinini çok merak ettiğini anlattı.
"Öldüğünüzde Müslüman mı yoksa Hristiyan geleneklerine göre gömülmek istersiniz?" sorusuna ise "Beni Hristiyan olarak gömecek biri yok ki. Tanrı katında vereceğim en büyük hesaplardan biri de bu olacak. Ben kimim, ben neyim" diye cevap verdi.
Gümüş, 1915 olayları içinse, "Acıların en büyüğünü çekmiş olan bizler söylüyoruz; kanı kanla yıkamamalıyız, gelecek için mücadele etmeliyiz" dedi.
'Bozulmuş yoğurt muamelesi yapıyorlar'
Vaftiz olmaya hazırlanan 34 yaşındaki Mustafa, güvenlik kaygısı ve aile baskısı yüzünden soyadını vermek istemedi. Rüyasına giren dedesi sayesinde Ermeni olduğunu öğrendiğini anlattı.
"Dedem rüyamda 'Benim yeşil kitabımı bul' dedi. Rüyadan çok etkilendim, aileme sordum. Önce böyle bir kitap olmadığını söylediler. Fakat ısrarım üzerine birkaç ay sonra kitabı bana verdiler. Ermeniceydi, okuyamadım. Sonradan onun bir İncil olduğunu öğrendim. Kitabın her sayfasına dedem aile bireyleriyle ilgili notlar almıştı. Gerçek adının Stepan olduğunu da oradan öğrendim."
Mustafa'ya göre, İstanbul'daki Ermeniler kendilerini dışlıyor, diyasporadakiler de Türkiye’ye karşı siyasi malzeme yapıyor.
"Bizlere bir yandan bozulmuş yoğurt gibi davranıp dışlıyorlar. Camiye girsem Müslümanlar arkamda namaz kılmıyor, Ermeniler bana sahip çıkmıyor. Ötekinin de ötekisiyim. Hristiyan Ermeniler ellerinde imkanları, okulları, kitapları varken onlara sahip çıkmıyor. Ben büyük mücadelelerle Ermeniceyi, kültürümü, müziğimi öğrendim. Sorarım kim daha az ya da daha çok Ermeni"
Mustafa, 1915 olaylarından sonra hayata küsen Ermeni etnomüzikolog Gomidas’ın müzikleri üzerine çalışıyor. Bir Ermeni ile evlenmek, çocuklarını da Hristiyan olarak yetişitirmek istiyor.
Babasının adını öldüğünde öğrendi
Emekli İngilizce Öğretmeni Rahime Karakaş, Elazığ’ın Harput ilçesinden. Ermeni olduğunu, babasının ölümünden sonra nüfus kayıtlarından öğrendiğini söyledi.
"Babamın gerçek adının Sarkis olduğunu nüfus kayıtlarında gördüm. Gerçek isminin üzeri çizilmişti. Bu gerçeği öğrenince babama kimliğimizi gizlediği için çok kızdım. Mezarına gitmiyorum, gidemiyorum."
Karakaş da benzer şikayetleri dile detirdi. "Kürtler sosyalist geçinip bizi eziyor, Ermeniler Müslümanlaştığımız için bize sahip çıkmıyor peki biz ne yapalım?" dedi.
Yıllar sonra vaftiz oldu
Abdülgaffur Türkay, vaftiz olup Ohannes adını almış. Nüfus cüzdanındaki din hanesinde de artık Hristiyan yazıyor. Türkay, Diyarbakır’daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin yönetim kurulunda. Müslüman Ermenilerin birbirlerini çok iyi tanıdığını, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da binlerce Müslüman Ermeni olduğunu söyledi. Evliliklerin birbirleri arasında gerçekleştiğini anlattı. Türkay da toplumsal bakıyla karşı karşıya olduklarını söyledi.
"Biz gerçek kimliğimizi gizlesek de onlar bize kim olduğumuzu unutturmuyorlar. Biz kılıç artıklarıyız. 100 yıldır öylesine büyük bir asimilasyon yaşıyoruz ki dilimi, dinimi, kültürümüzü bilmiyorum. Herşeye silbaştan başlıyorum"
Türkay, Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi’ne hala bir papaz atananamış olmasından yakındı ama "Patrikhanenin de kabahati yok. Çünkü İstanbul'daki kiliselerde bile ayin yapacak papaz yok. Çünkü Türkiye’de ruhani yetiştirebileceğimiz bir kurum yok" dedi.
Genç kuşak temkinli
Yaşları daha genç olan Müslüman Ermeniler ise yine güvenlik ve gelecek kaygısıyla kimliklerinin saklı tutulmasını istedi. Diyarbakırlı 22 yaşındaki F.A. beş vakit namaz kıldığını fakat pazar günleri de kiliseye gittiğini söyledi. "Camide arkamda namaz kılmıyorlar. Çünkü biz ne kadar gizlersem gizleyeyim, kim olduğumuzu biliyorlar" dedi. F.A. "Sakal bıraktım, elimde Kur'an ile geziyorum. Beni kendileri gibi sansınlar istiyorum. Aksi taktirde evlenemem, aile kuramam. Yaşamı bana zindan ederler" diye de ekledi.
Şırnak’tan gelen Halide’yse 19 yaşında. Başörtüsü takıyor, "Biz Elhamdüllah Müslümanız" diyor. Halide, Ermeni kimliğiyle ilgili ise "Ne olduğumun, kim olduğumun farkındayım. Fakat bu gerçeği bir yandan da unutmak zorundayım. Yoksa bu ortam yaşamamıza müsaade vermez, bizi barındırmazlar" diye konuştu.